TEFRİKA
Tefrika; ayrılık, bozuşma, ara açılması,fitne ve nifak sonucu birlik ve beraberliğin bozulması; birlik ve beraberliği sağlayan unsurların ortadan kaldırılması; tabii olarak da nifak ve düşmanlıkların artması; ardından da bölünmenin başlaması demektir..Tarihin yazılmasının sebeplerinden en önemlisi ondan ders almaktır. Tarihinden ders alamayan o milletin birliğinin bozulması daha kolay olur.
Tarihe bakarsak, insanların birlik ve beraberlik içinde yaşadıkları dönemlerde mutlu ve huzurlu olarak yaşadıklarını ve birliklerinin bozulduğunda da en acımasız savaşlara maruz kaldıklarını görürüz.
İnsanları birlik ve beraberlik içinde tutan ve yaşatan ana unsurlar vardır ki bunlar olmazsa birlik de beraberlik de olmaz .Bu unsurlar, birlik ve beraberliğin olmazsa olmaz unsurlarıdır.
Tarih boyunca olan büyük savaşların geçmişte de günümüzde de iki ana sebebi vardır. Bu sebepler, ekonomik ve kültürel sebeblerdir..Toplumu savaşa ikna etmenin temel unsuru ise dindir..Hiçbir insanı o ülkenin toprağını alalım, ekonomik değerlerine sahip olalım diye savaşa ikna edemezsiniz. Mutlaka din merkezli bahaneleriniz olursa o zaman değişir. Günümüzde herkesin kendinden de saklamaya çalıştığı ana unsur, ekonomi ve dinler savaşıdır.
Milletlerin inanç birliği o kadar önemlidir ki, hiç bir millet kendi inancında olmayan sembolü bayrak yapmamaktadır. Örneğin; Müslümanların bayrağında hilal, Hırıstiyanların bayrağında haç, Yahudilerin bayrağında yıldız.vardır. Hiçbiri diğerinin bayrağını kabul etmez, vatanına dikmez.
O halde, birlik ve beraberliğin ana unsuru dindir; ikinci unsuru ırktır,dildir; üçüncü unsuru da bu değerlerin yaşanacağı coğrafyadır, vatandır ki o olmazsa bu unsurlar yaşamaz ve yaşatılamaz..Bu unsurların toplamına hürriyet ve bağımsızlık denir. Hürriyeti olmayanın hiçbirşeyi olmaz.
Dolayısıyla, milletler her zaman bu unsurlar için savaşırlar .Bir milleti yıkmanın, asimile etmenin esası, dinini yoketmekle inandığı değerleri değiştirmekle olur. Dini değiştirmek de o dinin mensuplarını, inanç ayrılıklarına düşürerek ve parçalayarak olur ki bu başarılırsa o milletin artık birliği dağılmış olur. Sonunu ancak Alla(cc) bilir. Yüce mevlamız bu tehlikeye karşı insanları uyarıyor.
Dinlerini parça parça edip gruplara ayıranlar var ya senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi yalnız Alllah(cc)’a kalmıştır. Sonra Allah(cc) onlara yaptıklarını bildirecektir.
Enam suresi/159
Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın .Bunlardan her fırka , kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.
Rum suresi /32
Dinlerini parçalayanların, insanlara zararlı olduğunu ve bundan dolayı cezalanacaklarını da çok açıkça bizlere bildiriyor ve ikaz ediyor, uyarıyor.ve buyuruyor ki;
Hep birlikte Allah(cc) ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın, parçalanmayın. Allah(cc)ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de, O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kişiler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah(cc) size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.
Ali-İmran/103
Yaşadığımız asırda başımıza gelenlerin sebebi birliğimizi ve berberliğimizi kaybettiğimiz içindir. Önce mezheplere bölündük; yetmedi cemaatlere; o da yetmedi ırklara bölündük; her ırk kendine bir din ihdas etti böylece ne birlik kaldı ne de beraberlik. Resulullah (sav) efendimizin buyurduğu şu hadisi şerif bize neden din birliğinin bozulduğunu çok açık bir şekilde ifade ediyor. Bu hadisi şerifi çok iyice düşünmeliyiz ki hakikat ehlini anlayalım. Alim bildiklerimiz sünnete ne kadar tabiler? Ku’rana ne kadar bağlılar? Akıl ile mi yoksa nakil ile mi İslamı anlatıyorlar? Dinin özüne mi yoksa felsefesine mi bakıyorlar.(Dinin özü kur-an ve sünnettir! İnsanın yorumu din adına ölçü olamaz!) Fakat asrımızda öyle alimler ve cemaatler türemiş ki! Kendi kavram sözlükleriyle önce kavramları değiştiriyorlar, sonra da kendi akıllarıyla İslamı yorumlayıp ‘’İşte din bu!’’ diye topluma sunuyorlar. Bu sunumlarının reddi de toplumda ayrışmayı başlatıyor, sonra da insanları fitnecilikle suçlayarak kinlendiriyorlar. Böylece kin dolu bir cemaat oluşturup yönetimlere dikta etmeye ve ele geçirmeye çalışıyorlar. Bu eylemleri yaparken diğer müslümanların nasıl zarar göreceğini düşünmüyorlar.
Bu tür cemaatlerin ana özellikleri (ki bu özellikler hepsinde mevcut):
Birincisi, zengin olacaksın, sen müslümansın, sana herşey mübah. İkincisi, cemaatinden başkasıyla asla ticari ve siyasi ilişkide bulunmayacaksın, emir verilince yapacaksın, sorgulamayacaksın. Üçüncüsü ‘cihad’ kelimesini kullanmayacaksın. Bunun yerine musalaha( şartları kabuletmek )Bu musalaha islam tarihinde müslümanların henüz devleti ve ordusu yokken yapılmış bir anlaşmadır. muslaha kelimesini kullanacaksın ve bunu yayacaksın. Bunu yaparken İslama hizmeti esas aldığını devamlı işleyeceksin. Sen hizmetini yaparken her şeyi yapabilirsin (yani sana karşı çıkan olursa iftiradan da çekinmeyeceksin.) Allah(cc) için yapıyorsun. İşte bu gibileri tanımamızı Yüce peygamberimiz hadisi şerifleriyle bize bildirmişlerdir. Bu hadisi şerif, onların yaptıkları yanlış ve haramları açıklıyor.
Bu hadisi şerifte gerçek müslümanın yapamayacağı fiiller anlatılmaktadır. Ama tefrikacıların, ayrımcıların halleri bu hadisi şerife asla uymaz.Aşağıya yazdığımız ayeti kerimeve hadisi şerife dikkat edersek halleri daha iyi anlarız.
Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
Ahzab suresi/58
Ebu Hureyre (r.a)dan Resulullah (sav) efendimiz şöyle buyurmuştur.
Zandan sakınınız. Çünkü zan sözün en yalanıdır.
Kulak hırsızlığı yapmayınız .Gizli, mahrem konuları araştırmayınız.
Birbirinizle yarışa tutuşmayınız. Birbirinize kıskançlık yapmayınız.
Birbirinize kızmayınız. Birbirinize sırt çevirmeyiniz.
Ey Allah(cc)ın kulları! Size emredildiği gibi kardeş olunuz.
Müslüman müslümanın kardeşidir, Ona haksızlık, (zulüm)etmez. Onu yalnız bırakmaz, onu küçük göstermez.
Şüphesiz Allah(cc),sizin ne şekillerinize nede dış görünüşünüze bakar. O ancak sizin kalb lerinize ve yaptığınız işlerinize(amellernize) bakar
Riyazüssalihin/ 1574
Aşağıdaki hadisi şerif ise onların ilmi durumlarını göstermektedir. Yani alim olmadıklarını göstermektedir.
ABDULLAH İBN-İ AMR radiyallahu anhuma dan rivayete gore,
Nebi(sav)in şöyle buyurduğunu işittim, demiştir: Allah(cc)u Teala ilmi size ihsan buyurduktan sonra hafızanızdan söküp almaz. Lakin cemiyetin ilim adamlarını ilimleriyle beraber cemiyet içinden alır. Artık kara cahil bir zümre kalır. O sırada halk bunlardan dini ihtiyaçlarını soracaklar. Onlar da (şahsi) rey ve arzularıyla cevap vererek, hem halkı idlal(doğrudan hakikatten ayırmak) edecekler, hem de kendileri delalette kalacaklar.
Sahihi buhari muhtasarı Tecrid-i sarişh tercemesi/2174
Ayrıca Resulullah(sav)efendimiz aşağıya yazdığımız hadisi şerifle de bunların imani durumlarını bildirmişlerdir.
Ebu said-i Hudri (ra)den şöyle rivayet olunmuştur:
Resulullah(sav) in şöyle buyurduğunu işittim.
Sizin içinizde öyle zümreler türeyecektir ki, siz,onların namazlarının yanında kendi namazlarınızı, onların oruçlarının yanında kendi oruçlarınızı, onların iyi işleri yanında kendi salih amellerinizi küçük göreceksiniz. Onlar kur’an da okuyacaklar. Ancak okudukları kur’an hançerlerinden aşağıya geçmeyecek. okun avı delip çıktığı gibi dinden çıkacaklar:
Tec.sah.buh.tec.sar.terc./1783
Eğer bu hadisi şeriflerle amel eder ve bu hedisi şeriflerin penceresinden bakarsak inşaallah fitnecilerin fitnesinden ve tefrikasından kurtuluruz. Dolayısıyla bulunduğumuz hal kendi istediğimize göre ve bulunduğumuz duruma göre Yüce Rabbimizin bize verdiğidir.
Tefrika ile ilgili yazdıklarımızı İstiklal Marşı şairimiz Merhum M.Akif Ersoy iki mısrada ne güzel anlatıyor.
Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez.
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez